Op. Dr. Emre Canverenler

HGSIL

CIN olarak bilinen kanser öncü lezyonları, smear testi gibi testler sonucunda tanımlanmaktadır. Kişinin vücuda aldığı virüse bağlı olarak gelişen ve hücre anormalliklerine göre oranlanan lezyonlar, test değerlerinde belirli ölçülerde sunulmaktadır. Ölçü birimleri lezyonların hangi tip olduğunu ve tedavi gibi süreçlerin nasıl ilerleyeceğini belirler. Smear – yayma- testi sonucunda çıkan CIN değerinin HGSIL olması halinde kişinin vücudunda CIN-2 ya da CIN-3 tipinde lezyonların bulunduğu tanısı konulabilir.

HGSIL Nedir?

HPV virüsü cinsel yolla bulaşarak rahim ağzında hücre anormalliklerine neden olmaktadır. Gözle görülemeyen ya da fark edilemeyen bir durum olması nedeniyle kişi yıllarca bu virüs ile yaşayabilir. Ancak düzenli kontroller ve smear testleri ile kanser öncü lezyonlar tespit edilebilir. Test sonucunda CIN olarak adlandırılan bu lezyonların HGSIL değerinde çıkması halinde, yüksek dereceli lezyon varlığı söz konusudur. Smear sonucunda bu durum ile karşılaşılması durumunda hastaya kolposkopi işlemi yapılmalıdır.

CIN-2, insan vücudu içerisinde orta aşama olarak bilinen ve rahim ağzı üzerinde yer alan epitelin 2/3’ünü kapatan bir hücre anormalliğine sahiptir. CIN-3 lezyonu ise epitelin tamamının kapanmasına neden olan ve en şiddetli olarak bilinen hücre anormalliğidir. Bu lezyonlar, kanser öncü olarak bilindiği için kansere dönüşüm oranları %5 ve %12 olarak belirlenmektedir. Tespiti halinde mutlaka tedavi edilmeli ve düzenli kontrollerinin sağlanması gerekmektedir.

Tedavi Olmaması Halinde Ne Olur?

CIN lezyonlarının derecelendirilmesine göre 2 ve 3 tedavi edilmesi gereken bir süreçtir. Yapısal olarak değişimlere neden olan bu süreç tehlike arz eden bir duruma da dönüşebilir. İlk aşamada HGSIL değeri ile karşılaşılan bu alanda LEEP gibi cerrahi müdahaleler uygulanmaktadır. Belirli konum ve durumlara göre alınan bu karar sonrasında cerrahi işlemlerle, hücre anormallikleri giderilir ve kişi sağlığına kavuşturulur.

HGSIL değeri çıkan ancak tedavi olmak istemeyen bir kişi tüm riski kabul etmiş sayılmaktadır. İlk aşamada fark edilen bu lezyonlar doğru bir kontrol süreci yapılmadıktan sonra yüksek dereceli lezyona dönüşebilir. Bu lezyonlar ise uzun vadede vücutta yer alır ve genel olarak 10 yıllık bir süreç içerisinde %30-70 oranında kansere dönüşme riski taşır.